26.12.08

Ne Vatansever ama...

Birkaç gece önce televizyonda başrolünü Mel Gibson'un oynadığı Vatansever (The Partiot) vardı. Mel Gibson, kahramanlık, özgürlük, savaş ve İngilizlere karşı olunması gibi ortak yanları yüzünden Cesuryürek (The Braveheart) ile kısaca karşılaştırmak ve bu bağlamda yorumlamak istedim.

İki filmde de Mel Gibson başrolde. Birinde sürekli savaş halindeki bir toplumun, savaşla pek ilgisi olmayan, çevresine göre fevkalade donanımlı ferdi. Diğerinde ise üzerinde savaşın psikolojik yükünü taşıyıp ailesi yüzünden uzak duran bir kişi.

İki filmde de ailesi yüzünden savaşın içine itiliyor, çok istemesine rağmen savaşın dışında duramıyor. Ve iki filmde de bilgi ve donanımıyla hedeflenen başarıya ulaşmak için liderliğe soyunuyor.

İki filmde de İngilizler'e karşı ve özgürlüğü elde etmek üzere savaşılıyor ve İngilizler'in belden aşağı vurması ön plana çıkarılıyor. İngilizler'in kendi toprakları da dahil olmak üzere tüm dünyada hile, entrika ve zulümle toplulukları yönetip sömürdükleri göz önüne alındığında filmler en azından bu bağlamda gerçeğe yakın.

Bununla birlikte filmler arasındaki en önemli fark, hikayenin sonu: İskoçlar'ın İngilizler'e karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi hüsranla sonuçlanırken, Amerikalılar'ın ortaya koyduğu mücadele, sonuca ulaşıyor ve yaşanan tüm acılara ve kaybedilen o kadar asker ve sivil cana rağmen geride zaferle gözleri ışıldayan ve yüzleri gülücüklerle aydınlanan bağımsız bir topluluk kalıyor. Bu bağlamda ön plana çıkan da Amerikan bayrağının ve özgürlük anlayışının hep ön planda olması ve izleyicinin gözüne sokulması. Hatta o kadar ileri gidiliyor ki, yaklaşık bir asır sonra ortaya çıkacak olan köleliğin kaldırılması yaklaşımı bile ciddi boyutta ortaya konuyor.

Bol kanlı, bol acılı, bol propogandalı, sonu iyimser, mutlu ve gururlu biten klasik bir Amerikan filmi.

1.12.08

"Aramızda Casus Var" Bunalımı

Adam CIA'da çalışmaktadır. Alkol sorunu olduğu gerekçesiyle, ki bunun doğru olup olmadığını net olarak öğrenemiyoruz, görevden alınıp bakanlıkta başka bir göreve atanır. İstifa edip anılarını yazmak üzere evde oturması, kendisini maliye bakanlığında çalışan bir aile dostlarıyla aldatan karısının boşanma için harekete geçmesini tetikler. Kadının, eşinin malvarlığını ve, bilmeden, yanında bir sürü, çok da önemli olmayan, gizli devlet bilgisini kaydettiği CD, avukatlık bürosunun sekreterince spor salonunda düşürülür ve spor salonunun uçarı antrenörü ve bir yandan internetteki arkadaşlık sitelerinden eş arayan bir yandan da eş bulma şansını artırmak amacıyla estetik ameliyat yaptırmak isteyen ama masrafları çalıştığı şirketin yaptırdığı sigorta tarafından karşılanmayan bayan görevli tarafından bulunur. Antrenörün bilgisayar meraklısı bir arkadaşı tarafından CD'deki belgelerin sahibinin ismi ve telefon numarası bulunur. İki spor salonu çalışanı, ülkelerine bağlılık ve iyi niyet amacıyla CD'yi, varlığından haberi bile olmayan, eski CIA çalışanı adama geri vermek ve karşılığında bir "iyi vatandaşlık ödülü" almak isterler. Ama yanlış anlamalar sonucu adam bunları şantajla suçlar. CD'yi Rus konsolosluğuna satma çabaları pek netice vermez. "Elimizde daha fazlası var" blöfü geri dönünce, uçarı antrenör eski CIA ajanı adamın evini, takip sonucu bulur ve daha fazla belge bulmak için girer. Bu sırada koşudan dönen maliye bakanlığı çalışanı gizli aşıkla karşılaşır ve adamın sürekli taşıdığı ama yirmi yıldır bir tek sefer bile ateşlemediği silahı ile kendi kafasını dağıtır. Gizli aşık adamı götürüp nehre atar. Hiçbir şey anlamadan herşeyi takip eden CIA, cesedi sudan çıkarır, yöneticilerinin talimatıyla yakarak yok eder. Bu arada eski CIA çalışanı adam karısının açtığı boşanma davasının tebligatını alır. Maliye bakanı çalışanı adam da karısının kendisini izlettiğini ve kendisinden boşanmak istediğini öğrenir. Spor salonu çalışanı kadın, kayıp iş arkadaşını bulmak için çareler aramaya başlar ve daha fazla bilgi edinirse, onu kurtarmak için koz olarak kullanabileceğini, kendisine aşık olan spor salonu işletme şefine açar. Eski CIA çalışanı hesaplarını boşaltıp boşanma davası açan karısına kızıp eşyalarını toplamak için kendi evine zorla girer. Spor salonu işletme şefi daha fazla bilgi ele geçirmek için adamın evine girdiğinde adam önce onu vurup yaralar, sonra sokağa kadar kovalayıp orada baltayla öldürür. Ancak onu takip eden CIA ajanları müdahale edip onu vurarak komaya sokar. Maliye bakanlığında çalışan gizli aşık ise, karısının peşine taktığı dedektiflerden paranoyaya kapılıp Venezüella'ya kaçar. CIA spor salonu çalışanı kadını yakalar. Kadın, estetik ameliyatlarının masraflarının karşılanması durumunda susacağına söz verir. Konu anlaşılmadan kapanır. İzleyicinin bunalımı sona erer.

31.10.08

7 Günlük Gezimizin Yedinci Günü-Seventh Day of Our 7 Days' Tour

Son günümüzde önce şehrin sınırlarında bulunan Komunist dönem toplu konutları gezdik. Sonrasında Budapeşte yakınlarındaki Esztergom'u gezip bünyesinde, tarihe damgasını vurmuş her mimari üsluptan bir parça barındıran tarihi bazilikayı ziyaret ettik.


Ardından Tuna kıyısındaki Visegrad Kalesi'ni gezdik. Otantik bir tesiste yediğimiz güzel bir yemektan sonra Akdeniz izleri taşıyan Szentendre kasabasına uğradık ve etrafın tadını çıkarırken bir yandan da hediyelik eşya alışverişi yaptık. Budapeşte'ye döndüğümüzde yeniden ve son olarak gruptan kopup kendi gezimizi gerçekleştirdik ve tatilimizi noktaladık.


On the last day of our trip, we first visited the mass houses built in the communist era. Then we moved on to Esztergom, a small town close to Budapest and visited the old basilica which contained clues of every old architectural style in it.






After visiting the old Visegrad Castle by the river Tuna, we had our delicious lunch in an authentic restaurant. Then we went to a small village, Szentendre that looked like a mediterranean town because of the former inhabitants. And finally we finished the last day of our tour with a small city tour apart from the main group and a coffee by Tuna.








































































































































































































7 Günlük Gezimizin Altıncı Günü-Sixth Day of Our 7 Days' Tour

Altıncı günümüzde Viyana'dan ayrılmadan hemen önce Schönbrunn Sarayı'nı gezdik.






Budapeşte'ye varınca önce kısa bir şehir turu yapıp önemli yerleri öğrendik. Kahramanlar Meydanı'nı (Hösök Tere) gezdikten sonra şehri ve güzelim Tuna'yı yukarıdan görmek için tarihi kaleye (Citadella) çıktık.


Ardında otele uğrayıp gece tur firmasının düzenlediği çok keyifli bir Tuna tekne gezisine katıldık. Sonra alışık olduğumuz üzere gruptan ayrılıp Budapeşte'yi gece gezdik ve Tuna boyunda kahve içtik.





On our sixth day we visited the Schönbrunn Palace just before leaving Vienna.






As we got to Budapest we made a short tour to see the important and interesting locations of the city. After spending some time in the Heroes' Square (Hösök Tere) we went up to the old castle (Citadella) to see the city and the beautiful Tuna from up above.




After spending some time in the hotel, we attended a boat tour on Tuna. On the way back to the hotel, we left the group as usual and had our own city tour with a coffee break by Tuna.