7.12.07

Çerkezköy ve Kıyıköy

1 Aralık cumartesi akşamı baldız-bacanak evine, Arduç Malikanesi'ne intikal ettik. Davetliler Kömürlü Ailesi (Rüveyda ve Alper Kömürlü), Aşık Ailesi (Ebru ve Hüsamettin Aşık), Avcı Ailesi (Ergül, Kerem Tuna ve Rıfat Avcı) idi.

Bakan tarafta Alper Kömürlü, bakılan tarafta diğer ailelerin "reis"leri.


















Toplantımızın neşe kaynağı ve grubun en minik ferdi Kerem Tuna Avcı, kucaktan hiç inmedi.

















Üstelik bu halinden hiç de şikayetçi değildi.



















Cumartesi akşamı sabahın ilk saatlerine kadar süren yeme ve uzun ayrılık kaynaklı sohbet faslından sonra, Pazar gününe müthiş bir kahvaltı ile başlayıp yollara düştük.

Evsahiplerimizin kılavuzluğunda, öve öve bitiremedikleri, Karadeniz sahilindeki Kıyıköy'e gittik.
Yandaki Kıyıköy'deki 15. yy.dan kalma kilise.


















Bu da papaz efendinin olduğu noktadan cemaate bakış.


İlginç olan, kilisenin bir kaya bloğuna oyulmuş olması. Bu yüzden her taraf yosun kaplı zaten.




















Kızkardeşler, yumuşak kış öğledensonra güneşinde.

















Yumuşaktı güneş ışığı ama göz alıyordu.




















Akşam saatleri yaklaştıkça balıkçılar korunağa dönmeye başladı.

















Dalgakıran çok sakin uzanıyordu durgun suların içine doğru.


















Evsahiplerimiz, Bay ve Bayan Arduç.


















Uzun süre biraraya gelememiş dostların yüzünden eksik olmadı gülücükler. Güzel mekanlar da gezince...






















Bir ara bacanakla, keşfettiğim böğürtlenlerin peşinde ufak bir tepeye tırmandık.






















Dalgakıran ve balıkçı barınağının görünüşü.


















Tam kadro.



















Kuru yosunların çok hoş bir dokusu vardı.

















Kapanış için tüm Kıyıköy'ü tepeden gören balıkçı restoranlarının bulunduğu tepeye çıktık.
Önce günbatımına karşı çay keyfi, sonrasındaysa enfes balık ziyafeti.

Hepsi için Sinem ve Ayhan Arduç'a çok çok teşekkürler.

29.11.07

Yarış Sezonunu Bitiriyoruz - Offroad

23-24-25 Kasım tarihlerinde İstanbul Offroad Klübü İSOFF'un Şile'de düzenlediği offroad vardı. Cuma günü iş yüzünden katılamadık. Cuma akşamı servisle Şile'ye geçip kalacağımız Şişli Belediyesi Dinlenme Tesisleri'ne yerleştik. Yazlık kamp mantığıyla yapılmış ve ısıtma amacıyla ufak bir elektrikli soba tahsis edilmiş barakalar, kapıdaki kibrit kutusu büyüklüğündeki delik, dokunsanız kırılıp yere inecek ciddiyetteki bir çatlağa sahip cam ve köşelerdeki, içinden başta örümcek olmak üzere türlü haşeratın soğuk nedeniyle ağır çekim kafayı uzatıp kaçtığı delikleri saymazsak fena değildi. Fotoğraflamamış olmam büyük kayıp. Cumartesi sabahı önce öğlen koşulacak olan ve televizyondan canlı yayınlanacak olan seyirci etabı için hazırlığa giriştik. Ama asıl zorlu ve zevkli bölüm görevli olduğumuz gece etabıydı.


Akşamüstü gece etabının koşulacağı Yeşilvadi'deydik.

























Önce noktalarımızı kurduk.

























Ardından kumanyadan arta kalanlarla öğledensonra atıştırması yaptık.























Bu arada hava karardıkça sıcaklık düştü. Kat üstüne kat eklemeye başladık kıyafetlerimize.












Bir yandan da dolunay yükselmeye başladı ağaçların arasından.
















Ve nihayet araçlar gelmeye başladı.

















Araçlarla uğraşırken yoğun olduğumuz için görüntü alamadım.
Ama araçlar biter bitmez noktamızı toplamaya başladık.












Pazar günü ise ilk etap bizimkiydi. Onun için daha hava aydınlanmadan noktamızda yerimizi almış hazırlıklara başlamıştık. Dolayısıyla çok erken bir saatte tam tekmil hazırdık.









Hava oldukça soğuktu. Biz de kat kat giyinmek durumunda kaldık tabii dişlerimizin birbirine vurmasını engellemek için.












Sonra beklemeye başladık.


















Bu arada ısınmak için etraftan çalı çırpı toplayıp ateş yakmaya giriştik.

























Bir yandan da bekleme faaliyetimiz sürüyordu. Çok yorucu bir iş tabii.


















Araçlar gelmeye başlayınca yine görüntü alamaz oldum. Tuba aracı eliyle durdurmaya çalışıyor.























Son araç.


Araçlar etaptan 2 kere geçeceklerdi. Birincisi tamamlanmıştı. Biz de sağda solda takıldık. Çoğunluk ateş başında ısınmaya çalışırken ben dağ bayır gezip, ot, böcek, manzara peşine düştüm.








Bu da etap sorumlumuzun aracı. Ne hale gelmiş, değil mi? Aslında durumumuzun özeti denebilir.






















Güneş yükseldikçe sıcaklık da arttı.


















Hatta yakmaya bile başladı.


















İkinci geçişi de tamamladıktan sonra etapçıların antika kamyonetiyle, ki ben hayranım o makineye, anayola kadar çıktık ve etabın sonundaki arkadaşları alıp gelecek servis aracını beklemeye başladık.


















Yarış merkezi olarak kullanılan otelde, yarışın bitmesini beklerken çay, kahve içip terastan günbatımını izledik. Yorgunluğumuz yüzlerimizden okunuyor. Keyfimiz de.

1.11.07

Önlemecilik

Yeterince önlem alırsan tüm kazaları önleyebilirsin. Yeterince dikkatli, ihtiyatlı davranırsan, tüm kötülüklerin önüne geçebilirsin. Yakın zamana kadar böyle bir düşünce hakimdi benliğime. Tüm olan bitenden kendini sorumlu tutma yaklaşımı. Başkalarının yaptığı hataları, yanlışları kendi çabanla önleme ihtimali. Koşullar ne kadar elverişli olursa olsun kendini tutma, bir adım geri durma biçimi. Hızlı adım atma düşünme süresini kısmak demek. Bu da hataya, kazaya yol vermek.

Özellikle motor kullanırken kapılıyordum bu düşünceye. Yavaş gidersen kazayı önleyebilirsin. Koruma takarsan, kaza durumunda hasarı en aza indirebilirsin vb.

Bir süre sonra bu kadar ihtiyatlı olmanın insanı kıpırdayamayacak hale getirdiğini fark ettim. Düşmemek için hiç adım atmamak gibi bir şey. Ya da bir yere varamayacak kadar ağır adım atmak.

Hangi yoldan ne hızda bir araç çıkabileceğini ya da yayanın ne zaman yola atlayacağını kestiremeyeceğin için her kavşakta durmak demekti bu. Ya da tamamen durmak, hiç gitmemek.

Hayatta herhangi bir riskin mevcut olmadığı bir durum var mı? En başta, ne yaparsan yap riski sıfıra indirmek olası değil. Bu da ölçek sorununu ortaya çıkarıyor. Alınacak önlemin ölçüsü nedir? Bu, kişiden kişiye değişeceği için ortaya çıkacak olumsuz olayı önleme ihtimali de değişken.

Diğer taraftan, olumsuzlukları önlemek için inisiyatifi, üstünlüğü eline almak. Tehlike belirmeden, birileri hata yapmadan önlem alıp önüne geçmek. İleri gitmenin yolu bu. Bu şekilde, önceden belirli ödünler verilip, zaman, enerji vb. harcanıp hareketin önü açılabilir, daha sonra ortaya çıkacak ve daha pahalıya mal olacak olumsuzluklar önlenirken hareket serbestisi sağlanabilir.

Böylece her kavşakta iyice yavaşlamak, neredeyse durmak yerine, olasılık hesabı yapıp oluşabilecek durumlar için pozisyon alarak kontrollü geçiş sağlanabilir, gazı açıp keyifli, uzun soluklu yolculukların önü açılabilir.

Sonuçta her kazanın, olumsuzluğun önüne geçmek mümkün değil. Sorumluluktan kaçmamak, ama ilerlemeyi, kontrollü olumsuzluğun doğuracağı zarara tercih etmek.

19.9.07

Gök Gözlemcilik - GÖMÜRLÜ

Herkes meraklıdır çocukluğunda uzaya. Ancak bazıları büyüyünce kaybetmez ilgisini, unutmaz merakını. Geceleri kafası yukarıda dolaşır, bol bol takılır bu yüzden yolda yürürken.

Benimkisi biraz bu türden. Merak vardı ama nasıl adım atacağımı bilmiyordum. Bir gün kardeşim dağcılık günlerimden kalma kamp malzemelerimi ödünç istedi. Arkadaşı ile TÜBİTAK’ın düzenlediği gökyüzü gözlem şenliğine katılacakmış. Daha sonra arkadaşının iptal etmesiyle kendimi katıverdim programa. Böylece kurulmuş oldu Kömürlü Gözlem Grubu "GÖMÜRLÜ": Biraderim ve ben.


Eski kaynaklarda ilk olarak M.Ö. 36’da karşımıza çıkan Perseid Göktaşı Yağmuru’nu yakalamak üzere 11–13 Ağustos 2005 tarihine ayarlanan 8. TÜBİTAK Gökyüzü Gözlem Şenliği ilk ve en önemli adım oldu.

Ülkenin çeşitli üniversitelerinin astronomi ve fizik bölümü öğrencileri ve öğretim üyeleri rehberliğinde gündüz eğitimler, güneş battıktan hemen sonra başlayıp sabaha kadar süren gök gözlemleri. Uzay, astronomi, gezegenler, yıldızlar, göktaşları vs. ile ilgili çok çeşitli bilgiler ve önce çıplak gözle, sonra değişik güçte teleskoplarla gezegenlerden bulutsulara bir sürü gök cisminin gözlemlenmesi. Özel organizasyon olarak da TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ne (TUG) kısa bir gezi ve belki de hayatım boyunca göremeyeceğim bir teleskobu yakından görme fırsatı.


Artık gökyüzüne boş boş bakmıyordum, bazı şeylerin yerini, ya da nasıl bulunacağını öğrenmiştim. Kendi başıma gözlem yapma zamanım gelmişti. Işık kirliliği önemli bir engel olduğu için şehir merkezi çok verimsizdi bu iş için. Haftasonları kaçtığımız Silivri’deki yazlığın terası çalışma ortamı sağladı bize. Gerek ışık, gerekse gürültü kirliliği önemli bir olumsuzluk olsa da, önümüzü kesemedi. Şenlikte fotoğraf makinemden yararlanmak üzere aldığım üçayağa bir ara parça ayarlayıp yıllardır dolaptan çıkmakta pek çekingen davranan eski 7x50’lik dürbünü monte edince ufuk daha da genişledi.


29 Mart 2006’daki tam güneş tutulmasını İstanbul’dan parçalı olarak izledim ve dürbünle kağıda düşürüp inceleme fırsatımız oldu. 2006 yazında Burhaniye Ören’de kayınpederin yazlığında yaptığımız tatilin neredeyse her gecesi çıplak gözle gözlemle geçti. Elimizdeki 1-2 sayfalık bilgisayar çıktısı gök haritasında bulduğum yıldızları, takımyıldızları takip ettik hevesle.






Yine 2006 yazında Silivri’deki yazlığın terasından yaptığımız gözlemlerde Jüpiter’i ve dört büyük uydusunu görmeyi başardık. Bu arada fırsat buldukça da, sayısal makinemi kullanarak fotoğraf çekmekten geri durmadım. Tabii makinenin teknik özellikleri, ayın ötesine geçmeme engel oldu.




Son olarak Ağustos 2007’de kısıtlı olanaklarla (dürbün yeterliliği ve çevre ışıklarının izin verdiği ölçüde) ilk bulutsu tespitimizi gerçekleştirdik.









Bu arada bir kısmi, bir de tam ay tutulmasını Koşuyolu'ndaki evin
yakınlarından, şehir ışıklarının izin verdiği ölçüde gözlemledik.




GÖMÜRLÜ eylemleri devam edecek.


30.8.07

2007 F1 TR

23-26 Ağustos 2007, İstanbul, Kurtköy, İstanbul Park pisti. Bu seneki Formula 1 yarışında görevliydik eşim ve ben.

Perşembe sabahı itibariyle başladı görevimiz. Perşembe Direktör Charlie Whiting başta olmak üzere yarış yönetimi tarafından gerçekleştirilen genel teftiş ve sonrasında pist yürüyüşü vb. ek aktiviteler mevcuttu.

Genelde aşağıdaki gibi oturarak geçti gün.

Ara sıra da yatan arkadaşlara bakmak için ayakta.

Ekip aşağıdaki gibiydi. Soldaki turuncu tulumlu arkadaşlar, ki biri kulenin altında yatay pozisyonda, müdahale hakemleri, beyaz tulumlu arkadaş yangın söndürmeden sorumlu hakem arkadaş. Gri tulumlular ise, biz bayrak hakemleri.

Cuma günü F1 takımlarının antrenmanları vardı.

Bu 4 gün boyunca toplam 3 yarış organize edildi. Porsche Supermobil Cup, Grand Prix 2 ve Formula 1. Porsche Supermobil Cup çerez mahiyetinde olup pek az sorun yarattı. Porsche severler için ise pek keyifliydi. GP2, pilotlar için F1’e sıçrama için bir basamak olduğundan ve kuralları daha esnek olduğundan çok hareketli ve dolayısıyla çok kırıcı geçti. Cuma antrenmanlarında bile kaza yapıp hasar gören araçlar oldu.

Gün boyunca ayakta durma ve sürekli terleme sonucunda akşamları oldukça yorulmuş oluyorduk. Aşağıdaki, otobüsteki halimiz.

Cumartesi sabahı, her gün olduğu gibi, yine oldukça erken bir vakitte görev yerimize yerleştik.

İstanbul Park’a farklı bir açıdan bakış.

Afyonu patlamamış kule hakemlerinin gölgede enerji topluyor.

Aslında durum daha çok aşağıdaki gibiydi.

Ayakların sahibi tabii ki benim.

Cumartesi günü Porsche Supermobil Cup ve GP2 için sıralama turları ve 1. ayak yarışlar gerçekleştirildi. Günün en heyecanlı olayı ise F1 sıralama turlarıydı.

Sabahki F1 serbest antrenmanında güzel görüntüler vardı.

Son iki yılın şampiyonu Fernando Alonso. Dedikodulara göre puan sıralamasında çömezi Hamilton’ın gerisinde kaldığı için bunalımdaymış.

Kimi Raikonnen (Favorim).

Porsche Supermobil Cup oldukça keyifliydi aslında.

Gümüş renkli olan çok güzel görünüyordu.

Kule ekibi. Gamze, Bora ve Ömer.

Görev başında böyle görünüyorum.

Sıralama turları sırasında Hamilton.

Günün Kapanış aktivitesi ise bisiklet yarışıydı.

Ve müthiş gün geldi. Sabah yine kargalar kahvaltı etmeden görev yerimizdeydik. Gecenin nemi yüzünden her yerin sırılsıklam olması ilk sürprizdi. İkincisi ise arkadaşlardan birinin kaderine terk ettiği ekmeğe hücum etmiş karıncalardı.

İlk yarış olan Porsche Supermobil Cup yine oldukça keyifliydi. Yarış sırasında sorumluluğumuz fotoğraf çekmeye engel olduğu için aşağıdaki kareler yarış sonrası selamlama faslından.

Yarış biter bitmez iki Porsche 8. Opening’e yanaşıp oradan çıkış yaptılar. Nedendir anlayamadık.

Selamlama sırasında şöyle bir görüntü sergiliyorduk.

F1 öncesi pilotlar bir tırın üstünde pisti turlayıp seyircileri selamladılar.

Geçen seneki gibi direkler yoktu bu tırda ve bir arkadaşın dediği gibi striptizci kızlar gibi sarılamadılar bu direklere.

Araçlar başlangıç gridine dizilmek için piste çıktığında Nico Roseberg’i ve Fernando Alonso’yu yakaladım. Bu saatlerde görüş oldukça iyiydi.

Ancak en önemli zaman aralığında güneş, tam olarak araçların geldiği yönden vurdu yüzümüze. Güzel görüntüler oluştu oluşmasına ama işimizi yapmak çok zorlaştı. Aşağıdakinin David Coulthard olduğunu anlamak epey beceri istiyor.

Start-Finish düzlüğü haricinde çok az seyirci vardı. Organizasyon seyirci sayısını resmen açıklamamış ve bu sene, geçtiğimiz iki seneden daha az seyirci varmış.

Aşağıdaki, bahsi geçen düzlüğü tam karşıdan gören tribün.

Yarışın bitimiyle seyircileri pistten ayıran çitlerdeki kapılar açıldı. Herkes ödül töreni için piste hücum etti. Biz görev yerimizden gelene kadar tören falan kalmamıştı tabii.

Geçen sene burası çok daha kalabalıktı. Adım atamadığımı hatırlıyorum.

Ve biz, KHG, Kömürlü Hakem Grubu. Görevimizi hakkıyla yerine getirmiş olmanın verdiği mutluluk ve günlerdir sürdürdüğümüz çabanın getirdiği yorgunlukla, lojistiğin önünde dönüş transferini bekliyoruz.

Dönüş yolculuğumuzda da yaklaşık olarak böyleydik.

Bir F1 macerası da bu şekilde hayatımıza iz bırakıp geçti gitti.