28.5.08

Yerinde Duramayan

Ergenekon Caddesi, Hasalkargazi Caddesi, Harbiye'den Cumhuriyet Caddesi, Taksim'e teğet Tarlabaşı Bulvarı, Refik Saydam Caddesi, Taşkızak Tersanesi yanından Atatürk Köprüsü, Abdülezelpaşa Caddesi, Balat, Ayvansaray Caddesi, Yavedut Caddesi, Haliç Köprüsü altından, Feshane'nin yanından, Bahariye Caddesi, Silahtarağa Caddesi, Eyüp, Kazım Karabekir Caddesi, Alibeyköy Deresi üstünden, Kağıthane Deresi üstünden, İmrahor Caddesi, cadde üstünde Miniatürk, Karaağaç Caddesi, cadde üstünde Sütlüce Kültür Merkezi, askerlik şubesinden Kumbarahane Caddesi, Hasköy Caddesi, Aynalı Kavak Caddesi, Toygar Sokak, Donanma Caddesi, cadde üstünde Deniz Hastanesi, Melek Sokak, Turabi Baba Caddesi, Kuzey Dz. Saha Kom. Hasan Paşa Kışlası'ndan Havuz Kapısı Caddesi, Evliya Çelebi Caddesi, Refik Saydam Caddesi, Tersane Kavşağı'ndan Tersane Caddesi, Karaköy'den Kemeraltı Caddesi, Tophane'den Meclis-i Mebusan Caddesi, cadde üstünde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Kadırgalar Caddesi, cadde üstünde İnönü Stadyumu, Dolmabahçe Gazhane Caddesi, Asker Ocağı Caddesi, Divan Otel'den Cumhuriyet Caddesi, Taksim'e teğet Tarlabaşı Bulvarı, Refik Saydam Caddesi, TRT Stüdyoları'ndan Karayel Sokak, Meşrutiyet Caddesi, Odakule.


Hem motoru hem gezmeyi seven birine şöyle 1-1,5 saat boşluk verirsen, böyle bir gezi yapar işte. GoogleMaps'den takip edebilirsiniz.

Mesafe: Yaklaşık 20km

Süre: Yaklaşık 45dk

Güzergah: Kabaca Haliç'in bir yakasından gidiş, diğer yakasından dönüş, sonra biraz da boğaz kıyısı



26.5.08

We used to think that high rise buildings are offensive for nature. Buildings with a few storeys are better for environment and the users, for they are closer to the soil and vegetation. Is it really that way?

From a point of view, which finds ground in contemporary countries, growing is unstoppable. We need to make new built environments and there are two ways for that. First is satellite cities connected to the main center, which means high energy consumption for transportation. Second is high rise buildings located close to the transportation hubs in order to save energy spent for transportation. So cities have to grow vertically instead of horizontally.

But growing vertically, going up means getting away from soil and vegetation, which is nature people want/need to interact in their daily life. Carrying people up, you have to take nature with them i.e. natural ventilation, daylight, vegetation etc. Giant holes for air circulation, wide windows for letting daylight in and hardest of all, making vegetation grow on, around and between high towers. Same approaches for the city is needed, too. Green layout on roofs, climbing around buildings, hanging between them, wide green bridges crossing lanes and highways. All these are needed for preventing floods, reducing insulation costs, lessening the need for mechanical and electrical systems. Cities need to and will change shape.

That's all I get and sum up from YEM's guest, Ken Yeang's conference on Friday May 23, 2008.

21.5.08

Uyandırılış

“Sabah trafiği ile sıkışık olması gereken yolları hiç bu kadar boş görmemiştim. Herhalde bugün okulların tatil olmasını fırsat bilenler, tatillerini uzattılar. 3,5 saatlik uykuyla işe gitmek üzere yola düşmemden midir, yoksa insanların tatil mahmurluğunda olmasından mıdır nedir, trafikteki sürücüler de bir acayip. Millet henüz uyanamamış sanki.” diye not etmişim bir kenara dün.

Bu sabah da aynı his ve gözlemlerle ufak ufak seyrederken kara asfalt üstünde, yediğim iki tokat uyanmamı sağladı. Çok basit aslında. İlk olarak motosikleti adam yerine koymayıp yoluma çıkan bir servis minibüsünü teğet geçtim. Aslında çok sık karşılaştığım bir olay olmakla beraber Koşuyolu Caddesi üstünde hızımı almış ilerliyor olmam ve aracın ben geçmeye metreler kala yola fırlaması sonucunda 30-40cm gibi bir farkla uçma şansımı kaybettim. İkinci olay da aslında alışık olduğumuz bir durum sonucu gerçekleşti. Yakınında değil bir yaya geçidinin olması, bir yayanın bulunmasını gerektirecek herhangi bir unsurun (bina, park, durak, geçit vs.) olmadığı bir yolda, araçların arasındaki 1 metreden fazla genişlikteki koridorda 20-25km/s hızla ilerlerken yanından geçmekte olduğum otobüsün önünden bir kadın yola fırladı. Temas sonrası kadın 1 metre öteye uçtu ama, süper kahramanların, üstlerine gelen ağır vasıta ya da canavarı durdurup kısa bir mesafe geri kayarak durmaları gibi, ayakları üstünde, hiçbir şey olmamış gibi durdu. Allah'a şükür hiçbir şey de olmadı. Kadın özür mözür deyip yürüdü gitti. Bende aynaların yamulması haricinde bir ziyan yok. Kenara çekip 1-2 dakika adrenalin seviyemi düşürdükten sonra uslanmış, sakin, dikkatli halimle yola devam edip işyerime vardım.

16.5.08

Innovation - Yenilik

Contrary to the appreciation of the richness of my mother tongue and full control on it, in order to share the things I mean to with the people all around the world, English will have more weight on my broadcasts from now on. Not only in English will my publications be, as all were in Turkish up till now. A balance between sharing with more people and the fluency in expression will be the main concern.

The texts in English and in Turkish may or may not express the same thing. There will also be a slight difference in the appearance.

Anadilimin zenginliği ve kullanımdaki becerime rağmen, paylaşmak istediğim şeyleri dünya çapında daha fazla insana yayabilmek için bundan sonraki yayımlarımda İngilizce'nin ağırlığı artacak. Yayımlar şu ana kadar yalnız Türkçe olarak gerçekleştirilmişken bundan sonra her iki dil de duruma göre ayrı ayrı veya beraber kullanılacak. Hedeflenen, daha fazla insanla paylaşma ve ifadenin akıcılığı.

İngilizce ve Türkçe metinler aynı şeyi ortaya koyabilir ya da tamamen farklı olabilir. Bununla birlikte görünüşlerinde de bir parça farklılık olacak.

12.5.08

İnsanla Uğraşmak

Toplanmanın ve toplumun oluşma sebeplerinden biri de kişinin tek başına karşılayamayacağı maddi ve manevi ihtiyaçlarını toplum aracılığıyla karşılama durumu olduğu için yapılan her işte ya da girilen her durumda toplumun diğer bireyleriyle ilişkide olmak durumunda insan. Hele hele insan topluca yapılan işlere katılıyorsa ilişkiler yapılan işin önüne bile geçebiliyor. Bu durumda "İşle değil insanla uğraşıyoruz" yakınmasının hiçbir anlamı kalmıyor. Yöneten pozisyonundakiler için ise iş yapmak, hedefe yönelik çalışamada çok küçük bir yere sahip oluyor. Önem taşıyan, bireylerarası ilişkiler ve işin yapıldığından emin olmak.
E insanla uğraşmazsak diğer uğraştıklarımızın ne önemi kalıyor ki.

3.5.08

Uzun aradan sonra - ERC ve Offroad

Uzun ara için kusura bakmayın. Çeşitli sebeplerle e-posta okuma haricinde internet ortamından ayrı düştüm.

Dönüşü en son katıldığım iki yarışı sunarak yapmak istiyorum:

5 Nisan 2008 Avrupa Ralli Şampiyonası ERC

1 gün hazırlık ve antrenmanlar, 2 gün yarış. Ancak bizim görevli olduğumuz etap tek gün koşulduğu için günübirlik katıldık yarışa.

Sabah servis alanındaki merkezimize gittik.
Takımlar son hazırlıklarını yapıyorlardı.














Pilotlar da son hazırlıklarını yapmaktalardı.
Görüldüğü gibi kasklar olması gereken yerde.

Bilgi notu: Servis alanından doğrudan özel etaba başlamadıkları, yani yarışa geçmedikleri için korumaları hemen takmalarına gerek yok.






Hazırlıklarını tamamlayan yarışmacılar servis alanını terk edip etaplara doğru yola çıkmaya başladılar.

Tabii biz onlardan önce yola çıkıp iş başına geçtik.







Yakın noktalarda görevliydik zevcemle.
O zamanlarını kontrol edip işliyordu.











Sonra bize yönlendiriyordu.













Biz de yarışa başlamalarını sağlıyorduk, doğru çizgiden, doğru zamanda.











Tabii yemek arasında bir araya geliyorduk.












Ama beraber vakit geçirmenin yanında çevrenin de tadını çıkarmayı ihmal etmedik.











Ve 12 Nisan 2008 Offroad yarışı

Yarış yine Şile'deydi. Sabahın erken saatlerinde merkezimize gittik.











Görev planımızı öğrendikten sonra malzemeleri araçlara yükledik.












Ve etaplara doğru yola koyulduk.












Etabın başladgıç noktasındaki arkadaşları bıraktıktan sonra etabı katederek sondaki görev yerimize varmak üzere devam ettik.

Ancak bir noktadan sonra binek otolarla biz görevlileri taşıyan minibüs için devam etmek imkansız hale geldi.








Biz de kurtarma görevi yürütecek olan abilerimizin araçlarına geçtik.

Huzurlarınızda Rescue 4'de pozisyon alacak CJ5.









Görev yerimize varır varmaz noktamızı kurup işimizi yapmaya hazır halde beklemeye başladık.











Yerimiz Sapmazlar Köyü, Sintaş Beton Etabı FF noktası.















Çok güzel bir köy. Sessiz, sakin, doğal.

Zaten bahçelerde park etmiş lüks otomobillerden, parası olanların kafa dinlemek için buraya kaçtığı anlaşılıyor.









Araçlar 2 kez geçecekti bizim etaptan.
Önceki etaplar zorlu olduğu için bize pek azı dayanabiliyordu.












İlk geçiş bittikten sonra hemen köye daha yakın olan Stop noktasına gittik.

Bu güzel çift arada sırada bizi süzüyordu.









O bölgenin güvenliğinden sorumlu etapçı abimiz her offroadcu gibi fevkalade hazırlıklıydı. Gider gitmez sucuk ekmeğimizi elimize tutuşturdu.














İkinci geçişte araçlar biraz daha azalmıştı.












Ama heyecan hiç azalmadı.
Tabii yuttuğumuz toz da.












Şu geçiş aldığımız taddan ufak bir parça verebilir size.