18.6.08

Old Istanbul - Tarihi Yarımada Gezimiz

A short historical tour in the old town with the guidence of our beloved lecturer from YTU Faculty of Architecture Assoc. Prof. Dr. Nur Urfalioglu was our last Sunday's -June 8- programme.

Geçen Pazar (8 Haziran) için programımız, YTÜ Mimarlık Fakültesi'den değerli hocamız Doç. Dr. Nur Urfalıoğlu rehberliğinde kısa bir Tarihi Yarımada turu gerçekleştirmekti.



According to the schedule we met by the German Fountain, also known as Wilhelm II Fountain.

Daha önce görüştüğümüz üzere Alman Çeşmesi önünde toplandık.

We got informed first about the Hippodrome, then about the fountain. İstanbul was built on 7 hills in the beginning. The area where Hippodrome was located is one of them. Hippodrome was the place for chariot races and fights in Byzantian era. In Ottoman times, it was used as an archery range. And various ceremonies took place both in Byzantian and Ottoman periods. German Fountain was built by the German emperor Wilhelm II in 1901. Although it was built as a gift to Ottoman emperor, actually it was for persuading the emperor for the bid of building İstanbul-Baghdad railway. An extraordinary fountain, not alike both European and Islamic fountains.

Rehberimiz, önce At Meydanı, sonra Alman Çeşmesi hakkında bilgi verdi. İstanbul ilk olarak, biri de At Meydanı'nın olduğu bölge olan 7 tepe üstüne kurulmuştur. At Meydanı Bizans döneminde at arabası yarış ve dövüşleri, Osmanlı döneminde ise okçuluk menzili olarak kullanılmıştır. Ancak her zaman çeşitli törenlere evsahipliği yapmıştır. Alman Çeşmesi, Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı imparatoruna hediye olarak inşa edilmiş olsa da, asıl amaç İstanbul-Bağdat demiryolu ihalesi için Osmanlı imparatorunu ikna etmekti. Alman Çeşmesi, ne Avrupa, ne de İslami tarza benzeyen sıradışı bir yapı.



Then we moved on to the Obelisk. It was brought from Egypt by Byzantian Emperor Thedosius in 390. It is an obelisk built by Egyptians and it was placed on a m
arble base with imperial scenaries carved on by Byzantians.

Sonrasında Dikilitaş'a doğru yürüdük. Bizans İmparatoru Theodosius tarafından 390 yılında Mısır'dan getirtilen Dikilitaş, Bizanslılarca hazırlanan ve imparatorluk ailesinden çeşitli sahneleri tasvir eden işlemelerle bezenmiş mermer bir kaide üstüne yerleştirilmiştir.






Next was Serpentine Column. And then Milyobar. Serpentine Column is the figure of three serpents winding on each other. Rumors tell that the heads of the snakes were cut off by the sword of a janissary.

Milyobar looks like an obelisk. The difference is it was "built" here. But it misses i
ts bronze decoration. These were stolen, torn off during the iconoclasm of the 4th Crusade.


Sıradaki Burma Sütun. Ardından da Örme Sütun. Burma Sütun birbirine dolanmış üç yılanı ifade etmektedir. Söylentiye göre yılanların başları, bir yeniçerinin kılıcına boyun eğmiş.

Örme Sütun ise biçim olarak bi
r dikilitaş. Farkı, tek parça değil, taş bloklarda inşa edilmiş olması. Üzerindeki tunç süslemeler, güneş ışığında altın gibi parlarmış. Bu yüzden 4. Haçlı Seferi sırasında gerçekleşen ikon kırma hareketi çerçevesinde sökülmüş, daha doğrusu çalınmış.



Blue Mosque is another must see. Although Sinan is the most famous architect of all Turks, Sedefkar Mehmet Aga, the architect of this mosque had become unforgettable with this monument of his. Besides the beauties it consists of, the name Blue Mosque comes from the magnificient blue wall tilings.










Sultanahmet Camii diğer bir kaçırılmaması gereken eser. Her ne kadar Sinan, Türk mimarların en ünlüsü olsa da, Sedefkar Mehmet Ağa bu yapıyla adını sonsuzluğa yazdırmıştır. Her bir noktası ayrı ayrı işlenmiş, ayrı ayrı güzellikler sergileyen bu yapı ismini duvarlarındaki eşsiz güzellikteki mavi çinilerden almaktadır.






















Sokollu Mehmet Pasha Mosque is a Sinan classic. Its views, acoustic features, lighting... A small masterpiece for the most famous prime minister, vizier of the Ottoman Empire. The formula for the color red of the wall tilings is long lost.




















Sokollu Mehmet Paşa Camii tam bir Sinan klasiği. Görsel zenginliği, akustiği, aydınlatması... Osmanlı İmparatorluğu'nun en ünlü sadrazamı adına inşa edilmiş küçük bir şaheser.

















Getting back to Hippodrome, we toured towards the Ahmet III Fountain. With its adornments and decoration, it has a special place in Turkish Modernization. A monument built in the name of Sultan Ahmet III in the Tulip Era.

At Meydanı'
na dönüşte III. Ahmet Çeşmesi'ne doğru kıvrılıyoruz. Süslemeleri, Türk çağdaşlaşma hareketinde önemli bir yere sahip olan Lale Devri'nin klasik özelliklerini ortaya koyuyor.



Then we went underground - The Basilica Cistern. A Byzantine building designed as a part of a system to solve water problem of Istanbul. It is partly spoilt with the basements of the buildings above. According to an ongoing restoration project, these buildings and their basements are to be removed.

Sonrasında yeraltına indik: Yerebatan Sarnıcı. Bizanslılar tarafından, İstanbul'un bitmez su sorununu çözmek için tasarlanmış bir sistemin parçası olarak inşa edilmiştir. Üstüne inşa edilmiş yapıların temelleriyle kısmen tahrip olmuş bu yapı, halen süren bir restorasyon projesi kapsamında üstündeki yapıların ve temellerinin kaldırılmasıyla ilk yapıldığı haline getirilecektir.


Bath of Roxelana is a classic Turkish Hamami, built by Sinan for the favourite of Suleyman I.


Haseki Hürrem Sultan Hamamı, Mimar Sinan tarafından Kanuni Sultan Süleyman'ın gözdesi Hürrem Sultan için inşa edilmiştir.


And the museum Hagia Sophia. Built by Byzantians around 530's. It was the biggest temple for a long period. After the conquest of Istanbul, some additions were made by Ottomans, like minarets. But some additions, those made by Sinan, were to save it from collapsing, because a slight mistake made while it was built doomed the masterpie
ce to fall. Islamic additions, inner decoration especially, are historic and has great value, too.














Ve Ayasofya Müzesi. Bizans tarafından 530'larda inşa edilmiştir. Çok uzun bir süre en büyük tapınak olma özelliğini korudu. İstanbul'un fethini takiben Osmanlılarca, minareler gibi, çeşitli eklemeler ve müdahaleler yapılmıştır. Ancak bu müdahalelerden bazılar (Mimar Sinan'ın gerçekleştirdikleri) inşası sırasında yapılan bir hatadan dolayı yıkılmaya mahkum yapıyı kurtarmaya yöneliktir. İslami özellik taşıyan eklentiler de, özellikle iç süslemeler, tarihi özelliğe sahiptir ve paha biçilemez.








At the end of the tour we take a break in Caferaga Madrasah and have our Turkish coffee. Our beloved guide's service was not over then. A little bit of fortune telling from Turkish coffee cups.

Turumuzun sonunda tarihi Caferağa Medresesi'nde mola verdik. Çok kıymetli hocamız, rehberimiz yine boş durmuyor. Kahve fincanlarımızdan fal bakıyor hepimize.

4.6.08

Bu Da Bir İlk

Ve bir ilk gerçekleşti.
Motorumla köprü yolunda giderken polis durdurdu.
Ve iki eliyle kitabı ifade etmek için yaptığımız hareketi yaparak "Aldın mı?" dedi.
Zaten hazırladığım sürücü belgemi tutuşturdum eline. "Tamam" deyip yolladı.
Mutlu oldum.
Demek ki boşuna almamışım o belgeyi.
2 yıldır boşuna taşımıyormuşum yanımda.