Ama araçlar biter bitmez noktamızı toplamaya başladık.
Araçlar etaptan 2 kere geçeceklerdi. Birincisi tamamlanmıştı. Biz de sağda solda takıldık. Çoğunluk ateş başında ısınmaya çalışırken ben dağ bayır gezip, ot, böcek, manzara peşine düştüm.
Özellikle motor kullanırken kapılıyordum bu düşünceye. Yavaş gidersen kazayı önleyebilirsin. Koruma takarsan, kaza durumunda hasarı en aza indirebilirsin vb.
Bir süre sonra bu kadar ihtiyatlı olmanın insanı kıpırdayamayacak hale getirdiğini fark ettim. Düşmemek için hiç adım atmamak gibi bir şey. Ya da bir yere varamayacak kadar ağır adım atmak.
Hangi yoldan ne hızda bir araç çıkabileceğini ya da yayanın ne zaman yola atlayacağını kestiremeyeceğin için her kavşakta durmak demekti bu. Ya da tamamen durmak, hiç gitmemek.
Hayatta herhangi bir riskin mevcut olmadığı bir durum var mı? En başta, ne yaparsan yap riski sıfıra indirmek olası değil. Bu da ölçek sorununu ortaya çıkarıyor. Alınacak önlemin ölçüsü nedir? Bu, kişiden kişiye değişeceği için ortaya çıkacak olumsuz olayı önleme ihtimali de değişken.
Diğer taraftan, olumsuzlukları önlemek için inisiyatifi, üstünlüğü eline almak. Tehlike belirmeden, birileri hata yapmadan önlem alıp önüne geçmek. İleri gitmenin yolu bu. Bu şekilde, önceden belirli ödünler verilip, zaman, enerji vb. harcanıp hareketin önü açılabilir, daha sonra ortaya çıkacak ve daha pahalıya mal olacak olumsuzluklar önlenirken hareket serbestisi sağlanabilir.
Böylece her kavşakta iyice yavaşlamak, neredeyse durmak yerine, olasılık hesabı yapıp oluşabilecek durumlar için pozisyon alarak kontrollü geçiş sağlanabilir, gazı açıp keyifli, uzun soluklu yolculukların önü açılabilir.
Sonuçta her kazanın, olumsuzluğun önüne geçmek mümkün değil. Sorumluluktan kaçmamak, ama ilerlemeyi, kontrollü olumsuzluğun doğuracağı zarara tercih etmek.
For when all the colors blend in a cauldron, comes out black, I'm putting in as much as possible before it all goes dark.