Birkaç gece önce televizyonda başrolünü Mel Gibson'un oynadığı Vatansever (The Partiot) vardı. Mel Gibson, kahramanlık, özgürlük, savaş ve İngilizlere karşı olunması gibi ortak yanları yüzünden Cesuryürek (The Braveheart) ile kısaca karşılaştırmak ve bu bağlamda yorumlamak istedim.
İki filmde de Mel Gibson başrolde. Birinde sürekli savaş halindeki bir toplumun, savaşla pek ilgisi olmayan, çevresine göre fevkalade donanımlı ferdi. Diğerinde ise üzerinde savaşın psikolojik yükünü taşıyıp ailesi yüzünden uzak duran bir kişi.
İki filmde de ailesi yüzünden savaşın içine itiliyor, çok istemesine rağmen savaşın dışında duramıyor. Ve iki filmde de bilgi ve donanımıyla hedeflenen başarıya ulaşmak için liderliğe soyunuyor.
İki filmde de İngilizler'e karşı ve özgürlüğü elde etmek üzere savaşılıyor ve İngilizler'in belden aşağı vurması ön plana çıkarılıyor. İngilizler'in kendi toprakları da dahil olmak üzere tüm dünyada hile, entrika ve zulümle toplulukları yönetip sömürdükleri göz önüne alındığında filmler en azından bu bağlamda gerçeğe yakın.
Bununla birlikte filmler arasındaki en önemli fark, hikayenin sonu: İskoçlar'ın İngilizler'e karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi hüsranla sonuçlanırken, Amerikalılar'ın ortaya koyduğu mücadele, sonuca ulaşıyor ve yaşanan tüm acılara ve kaybedilen o kadar asker ve sivil cana rağmen geride zaferle gözleri ışıldayan ve yüzleri gülücüklerle aydınlanan bağımsız bir topluluk kalıyor. Bu bağlamda ön plana çıkan da Amerikan bayrağının ve özgürlük anlayışının hep ön planda olması ve izleyicinin gözüne sokulması. Hatta o kadar ileri gidiliyor ki, yaklaşık bir asır sonra ortaya çıkacak olan köleliğin kaldırılması yaklaşımı bile ciddi boyutta ortaya konuyor.
Bol kanlı, bol acılı, bol propogandalı, sonu iyimser, mutlu ve gururlu biten klasik bir Amerikan filmi.