31.3.15

Puslu Kıtalar Atlası

Hani çok susamışsındır da suyu bulduğunda kana kana içersin. Ne suyun bitip bitmeyeceğini düşünürsün, ne karnının şişeceğini. Hatta tadını bile çok umursamazsın. 

Ama bazen de önüne serin bir bardak şerbet gelir. Ağzına damlası düşüp tadını aldın mı, nasıl yapayım da bu zevki uzatayım diye düşünürsün. Hatta bu uzatma hamlesi ile, bu zevke olabildiğince çabuk kavuşma arzusunun arasında kalırsın.

Bazı kitapları alırım elime, okumak durumundayımdır, kaçış yoktur. Ama kitap ilerlemez, bitmek bilmez. Izdırap haline gelir. 

Bazı kitaplarsa, sular seller gibi gider. Ne zaman başladım, ne zaman bitti anlamam.

Gel gör ki elimdeki kitap, hayatımda ilk defa lezzetinden damağım kamaşırken, bitmemesi için ağır ağır yudumladığım şerbet gibi, kendimi okumaktan alıkoyduğum bir eser. İlk bakışta birbiriyle bağlantısı çözülemeyen hikayelerin aslında bir dantel gibi birbirine bağlı örüldüğü ortaya çıkıyor. Besbelli ki bunların hepsi büyük bir örtünün parçaları. 

Okurken örülüp işlenmesine şahit oluyorum ve bittiğinde tek hamlede serilip herşeyin üstünü örteceği o zevk anını, tadını çıkarmak adına olabildiğince geciktirerek, sabırsızlıkla bekliyorum.

13.12.14

Başardım, Başardık

5 saat 32 dakika, 23km, 12 kontrol noktası, 120 puan, büyük keyif.
Yükselen başarı grafiği, bu da ödülü.

Yaşasın Praetorians.

Hikaye biraz uzun. Şöyle:

Macera Akademisi tarafından organize edilen Kurabiye Macera Yarışı, bu sene Ağva'daydı.
Sonunda ödül olarak, ismine uygun şekilde, üzerinde "başardım" yazan bir kurabiye kazanılan yarış iki kategoride koşuluyor. Bunlar, 13'ü bisiklet, 6'sı koşu olmak üzere 19 kontrol noktası bulunan macera yarışı, ve 21 kontrol noktasına sahip macera koşusu. Her kontrol noktasının farklı puan değeri olduğundan strateji büyük önem taşıyor. Ayrıca tahminimizce, birkaç yıl önce kürsüye çıkan tüm takımlar tüm noktaları ziyaret edebildiğinden, organizasyon, herhangi bir takımın tüm noktaları ziyaret etme olasılığını en aza indirmeye çalışıyor. Bu durumda strateji daha da önem kazanıyor. Yarış, 7 Aralık 2014 Pazar günü koşuldu. Sabah 8.30-9.15 arası kayıt yapılması sonrası 9.30'da başlayan brifing ile 10.06'da toplu start verildi. 6 dakikalık gecikmenin finiş zamanına yansıtılmasıyla 16.30'da macera koşusunun, 17.00'da macera yarışının biteceği duyuruldu. Bu süreler sonunda dakika başına -2 puan ceza işletileceği, macera koşusu için mutlak bitişin 16.30, macera yarışı için ise bu zamanın 17.30 olduğu önceki duyurularda belirtilmişti.
Bu arada, yarış öncesi brifingde, haritaların 30 yıl önceye ait olduğu duyurularak yollara güvenilmemesi salık verilmişti.
Praetorians takımı olarak yarışa katılmak üzere sabahın erken saatlerinde İstanbul'dan yola çıktık. Ağva İstanbul'dan karayolu ile yaklaşık 1,5 saat mesafede olduğundan, sisli havada bu kadar araç yolculuğu sonrası yarışa girmek çok keyifli gelmedi. Ama ikimiz de daha zorlu koşullara alışık olduğumuzdan lafını dahi etmedik. Yukarıdaki zaman aralığında kayıt masasını ziyaret edip yarış kitini aldık, haritada noktaları işaretleyip strateji kurarken ev yapımı sandviçlerimizle kahvaltımızı yaptık. Sabah, gün doğumundan önce 9-10°C olan hava sıcaklığı gün içinde (tahminen) 16-17°C'ye kadar yükseldi. Ancak güneşin batmasıyla birlikte soğuk kendini hissettirdi ve sıcaklık sabahki seviyeye geriledi. Dönüş yolunda da yoğun sis vardı.
Son birkaç yılın tecrübesini göz önüne alarak kano etabına kesinlikle girmemeye kararlıydık. Ayrıca, geçen seneki yarışta, her ne kadar 8. olarak bitirmiş olsak da, son 1,5 saati son derece yorulmuş olarak, hiç hedef toplamadan dönüş ile geçirdiğimizden ve 20 dakika gecikip 40 puan ceza aldığımızdan, stratejimizi puan toplamayı koşunun başına toplamak üzere kurduk. Ayrıca kondisyonumuzu göz önüne alarak, yakın hedeflere odaklanmayı tercih ettik.
Hedeflerin iki tanesi startın Doğu tarafında, derenin diğer tarafında olduğundan, köprü geçişi de yolu çok uzattığından, listemize giremediler. Başlar başlamaz en yakındaki hedefe yöneldik. Hedef ağaçlık bir tepenin en yüksek noktasında, verici antenlerinin yakınındaydı. Haritaların eskiliği sebebiyle patikaları bulmak ya da kullanmak çok zordu. Ancak az bir aramayla hedefi bulduk. Sonuçlara göz attığımızda bu kontrol noktasını, toplam 41 takımdan biz dahil 9'unun bulduğunu öğrendik. En kısa güzergahtan, çalılıklara dalarak asfalt yola yöneldik.
Kano etabının girişindeki kontrol noktasından puanımızı alıp, kano görevlilerine el sallayarak bir sonraki hedefe yöneldik. 
Sahil ile iç kısımları ayıran tepelerin arasındaki bir boğazda yer alan kontrol noktasını zorlanmadan bulduktan sonra, kumsala yönelip denizin dalgaları ile yüzleştik. Denizin yosun kokusunu içimize çeke çeke Batı tarafındaki kayalıkların altındaki hedefe yollandıktan. İç kısımlardan gelen ve debisini büyük oranda kaybeden bir dereyi, denize en yakın noktadan geçmeye çalışırken ayaklarımızı tamamıyla ıslattık. Hedefi fazla aramamak tek tesellimiz oldu.
Sonraki hedef için keçilerini otlatan amcadan aldığımız tüyo ile belli belirsiz bir patikayı takip ederek tepeye tırmanmaya başladık. Çalılıkların bizi parçalamasına tek tesellimiz, yemekten kendimizi alamadığımız orman çilekleri oldu.
Haritada işaretli patikalar gerçekte karşımıza çıkmayınca, yolumuzu uzatarak kaybedeceğimiz zamanı göz önüne alarak bir sonraki hedefi pas geçmeye karar verdik. Daha belirgin bir patikayı takip edip kolay bir geçişle bir sonraki kontrol noktasına ulaştık. 
Melen Çayı suyunun İstanbul'a aktarılması projesinin bir parçası olan aktarım kanalını takip ederek çok zorlu 4 tane iniş-çıkış sonrası ara yola ulaştık ve dolambaçlı giden bu yoldan bir sonraki kontrol noktasına yöneldik. Harita okumada bir sıkıntımız olmadığından doğru yere geldiğimize kanaat getirdiğimizde aramaya başladık ve 5 dakikalık bir arama sonucu hedefe ulaştık. 
Ardından aynı yoldan devam ederek ip inişinin yapıldığı su deposuna ulaşıp puanımızı aldık. Beklemekte olan 7-8 takım olduğunu fark ederek ip inişinin pas geçtik ve Gökmaslı Köyü'nün mezarlığının köşesindeki hedefe ulaştık. 
Yolu Kuzey istikametine doğru takip ederek tepenin diğer tarafındaki kontrol noktasına ulaşıp, kolay bir inişle ana yola vardık. Bundan sonra İsaköy'ü geçip yola çok yakın olan hedefe ulaşma niyetimiz vardı. Bu kontrol noktası, yolun yamacından geçtiği bir tepenin diğer tarafında, sulama kanalının tepenin altına girdiği noktada, ama kanalın diğer tarafındaydı. Bu puanı da alınca yeterince vaktimiz olduğuna kanaat getirerek yolu birbuçuk kat uzatarak yeni bir hedefe yöneldik. Asfalt yerine toprak yolu takip ettiğimiz bu alternatif güzergah, suya girmek durumunda kaldığımız son kısmı haricinde çok keyifli ve rahattı. Tekrar asfalta ulaştıktan sonra yarım saatlik bir yürüyüşle finiş noktasındaki son kontrol noktasına ulaştık. 
Son ve zorlu görev, yapay duvara tırmanıp tepedeki noktaya ulaşmaktı. Normalde çok kolay olan bu iş, tüm günün yorgunluğuna ayakkabılardaki çamur kütlesinin eklenmesi ile başlı başına bir meydan okuma halini aldı. Yine de Praetorians'tan kurtulamadı tabii ki.
Elektronik SI'ları finiş noktasına okuttuğumuzda yarım saate yakın süremiz vardı. Ancak hesaplarımıza göre güzergahımıza yakın olan hiçbir nokta, cezaya girmeden ulaşabileceğimiz kadar yakın değildi. Bu yüzden, kondisyonumuz da göz önüne alındığında, başarılı bir strateji ile uyguladık ve toplam 120 puan ile 7. olarak yarışı tamamladık.
İlginç bir nokta da, daha önceki yarışlarda yüksek puanlı noktalara yönelmenin zaman ve/veya enerji açısından pahalıya mal olduğunu öğrenmiş olduğumuzdan, bu yarışta 10 puanlık tüm kontrol noktalarını ziyaret edip yüksek puanlı hiçbir hedefe yönelmemiş olmamız.

Sonuç olarak, yarışı başarıyla tamamladık, 23,6km yol kat ettik, geçen sene 8. olmuş bir takım olarak bir sıra yükseldik, bolca temiz hava soluyup kaslarımızı güçlendirdik, keyifli bir Pazar günü geçirdik.

19.10.14

Siber Güvenlik ve Farkındalık


Dün 7. Uluslararası Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı kapsamındaki Siber Güvenlik ve Farkındalık Eğitimine Katıldım.

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Uraz Yavanoğlu tarafından organize edilen eğitimde ağırlıkla kendisinin yüksek lisans ve doktora öğrencileri olmak üzere onbir konuşmacı kısa sunumlar yaparak dört saatlik bir oturum gerçekleştirdiler.
Uraz Yavanoğlu'nun farkındalık tanımını yaptığı ve konunun ne kadar hassas olduğunu belirttiği açılış konuşmasının ardından sunumlara geçildi.
İlk sunumda Doğaç Oğuz, siber güvenlik standartlarının ISO 27000 serisi ile tespit edildiğini, güvenliğini sağlamak isteyen kurumların öncelikle bu standartların şartlarını sağlamaya yönelmeleri gerektiğini belirtti.
İkinci olarak Sedef Gündüz, sosyal ağ güvenliğini irdelerken sosyal ağlar başta olmak üzere internet koyulan (depolama da dahil) hiçbir şeyin tamamen silinmediği, bu yüzden sosyal ağ paylaşımlarında dikkatli olunması gerektiğini, halihazırda sosyal ağ paylaşımlarının değerlendirilmesi ile toplumsal hareketlerin öngörülmesi üzerinde çalışıldığını kaydetti.
Ardından söz alan Duygu Sinanç, Büyük Veri kavramının tanımını yaparak başladı sunumuna. Buna göre büyük veri hacim, hız, çeşitlilik, değer ve güvenilirliğine göre belirleniyor. Büyük verinin nasıl toplandığı, depolandığı ve değerlendirildiğine değinen Sinanç, NSA'nın veri toplama grafiğini yansıttıktan sonra Facebook ve Google'ın daha kapsamlı Büyük Veri'ye erişim ve işleme yeteneğine sahip olduğuna vurgu yaptı.
Sonrasında Eyüp Burak Ceyhan, Mobil Güvenlik başlıklı sunumunda, neredeyse hepimizin cebinde taşıdığı akıllı telefonların aslında sadece %10-15 oranında telefon olarak kullanıldığını, bunun dışında ise internet bazlı iletişim için kullanıldığını ifade etti. Bu cihazlardaki güvenlik sıkıntılarının başında kırık programların geldiğini, bunu uygulama mağazalarındaki bedava programların takip ettiğini kaydetti. Fakat en nihayetinde cihazların işletim sistemindeki Carrier IQ dene bir yapının kişisel verileri bu programı üretenlere sürekli gönderdiğini ve bunu önlemenin mümkün olmadığını kaydetti.
Güvenlik Senaryoları ve Matematik başlıklı sunumunda Hakan Şahin, bilgi güvenliğinin gizlilik, bütünlük ve erişilebilirliğin sağlanması ile mümkün olabileceğini vurguladıktan sonra sosyal mühendislik çalışmaları ile ilgili bilgiler verdi.
Ramazan Terzi, ülkemizdeki güvenlik durumunun bir çözümlemesini yaptıktan sonra zombi, ransomware ve botnet ile ilgili bilgi verdi. Buna göre bilgisayarınıza yüklenmesine bilmeden izin vereceğiniz bir program ile kontrolü başkasına verip bir saldırı ordusunun parçası olabileceğiniz, bilgisayara sızan bir yazılımla kontrolü alan kişinin geri çekilmek için fidye isteyebileceği ve Robot Network (botnet) ve Distributed Denial of Service (DDoS) ile bilgisayarların büyük gruplar halinde başkalarının kullanımına geçebileceğini kaydetti. Hatta zombi ağlarının ve botnetlerin kiralanabildiğini veya satılabildiğini ifade etti. 
Ardından Özgür Milletsever, konuyu hukuki alana çekerek önce kamuya açık alan ile sır alan tanımlarını yapıp örnekler verdi. Ardından sahte sayısal delil ile sayısal delilin doğrulanması konularına değindi.
Takiben Mehmet Kahraman adli bilişim konusuna eğilerek veri toplama, değerlendirme ve raporlama süreçlerine değindi. Sonrasında ile davalardan örneklemeler yaparak konuyu açıkladı.
Özlem Milletsever ise günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan şifrelerimizin güvenliğinin aslında ne kadar önemli olduğuna değinerek önce şifre kırma yöntemlerinden, ardından da bunlardan korunmak için takip edilmesi gereken yöntemlerden bahsetti.
Son olarak kendisi de bir hacker olan Oğuz Albaş, hackleme yöntemlerini demolarla gösterdi ve kısa açıklamalarda bulundu.Kapanışı yapan Alper Özbilen, tüm başlıkların üzerinden kısa kısa geçerek vurgulamalarda bulundu, hassas noktalara son kez parmak bastı.

12.9.14

Yoksa Huzur...

Yoksa huzur

Gaziantep bakırcılar çarşısında

















Kalemleri döverek bakırda ölümsüz izler bırakan

Çekiçlerin yalnızca ezan okunduğunda kesilen 

Düzenli tıkırtılarının
Kesilmesini beklemeden

Öğledensonra şekerlemesi yapmak mı?




Ya da çocuklar Zeugma Müzesi'nde


Ne zamandan kaldığı bile 

Kesin belli olmayan

O güzelim, ölümsüz mozaiklerin arasında

Keyiften mest olmuş şekilde dolaşırken
Güneşin ışınlarını çekmesinden de istifade

Oturup soluklanırken

"Gözleri dinlendirmek" mi? 

26.8.14

Eski Sevgili İle Kavuşma - Reuniting With The Old Love















Kişinin beş yıllık ilişkisine sırtını dönmesi için hayatında önemli bir değişiklik olması gerekiyormuş. Benim hayatımdaki değişiklik de görece kısa bir süreliğine de olsa dünyanın öbür ucunda bambaşka bir hayat yaşamaktı. Böylece hayatımda önemli bir yer tutan bu sayfaya bir ara vermiş oldum.

It figured out that there needs to be a major change in one's life for him to turn back to a relationship of five years. My change was to live a totally different life on the other end of the world.  Thus I gave a break to my blog that had an important place in my life.
















Görünen o ki geri dönmek için de bir "travma" yaşamak gerekiyormuş. Kişinin onsekiz yıldır kavuşamadığı sevgilisine ulaşması gibi.



And it figured out that a 'trauma' is needed to get back. Like reuniting with and old lover that was lost eighteen years ago.




















Uludağ'ın bir yüzünden başlayıp diğer yüzünde bitirmekti hedef. Teknik adıyla "trans". Gece 11:15'te başladı yürüyüşümüz. Kafa fenerlerinin ışığında düştük yola. 45 dakika ile 1 saat aralıkla mola vererek hava aydınlanmadan vardık zirveye.

The aim was to start on one face of Uludağ and end on the other face, which was technically a 'trans'. We got started at 11:15pm. We set pace on road with our headlights. Taking breaks every 45 minutes to an  hour, we got to the peak before daylight.

















Sonra gecenin soğuğu ve zirve rüzgarında hafif titreyerek güneşin doğuşunu beklemeye başladık. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladıkça keyfimiz daha da arttı.



Shivering in the cold of the night and breeze of the peak, we waited for the sun to rise. As the light of the day drew closer, our joy started soaring.














Ama doğan güneşin büyüsüne kapılıp üzerine çıktığımız bulutların dağın diğer yüzüşünü sarışını izlemeyi ıskalamadık. Dönüş yolunda bu bulutların içinden geçecektik sonuçta.

But we didn't miss the clouds, from which we were higher, hug the opposite face of the mountain being enchanted by the sun rising. After all, we were going to go through them descending. 
















Ve sonra, her sabah olduğu gibi güneş yüzünü gösterdi ve bizi ısıtmaya başladı.



Then, like every morning, sun showed his face and started warming us.














O yumuşak ışık herşeyi sarmaya başladığında, pamuk bulutlara yukarıdan son bir bakış attık. Keşişleme rüzgarına ismini veren keşişin küçük zirvedeki evini selamlamayı da ihmal etmedik tabii.

When that warm light started to wrap everything, we shot a last glance to the clouds from up above. We didn't miss hailing the bishops house on the small peak.
















Sonra dönüş yoluna koyulduk. İçinden geçeceğimiz bulutlar bizi bekliyordu.



Then we headed down. The clouds that we were to pass through were waiting for us.











Dönüş yolunda son kez dönüp baktım. Sevgiliden ayrılmak zor geldi.

I looked back one last time. It was so hard to depart from the lover.
















Ama dönüş yolu ayrı bir keyifti. En yüksek noktadaki ağaçlar en fazla yıldırım çekenlerdi. Ama ölen ağaçlar yenilerine can vermiş. Yaşam ve ölüm, her zamanki gibi yan yana.


But the way down was another delight. The trees at the highest point, drew more lightning than the others. But the dead gave life to new ones. Life and death. Together as they always are.


Gece 11:15'te başladığımız etkinliği ertesi gün öğlen 11:26'da tamamladık. 9.3km tırmanarak sabaha karşı 4:30 civarı ulaştığımız zirveden saat 6 gibi ayrılarak 5.9km'lik bir iniş gerçekleştirdik.
Böyle geçti bu güzel buluşma. 



We started the activity at 11:15pm and finished it the next day at 11:26am. After an ascent of 9.3km, we got to the peak at around 4:30. We departed at around 6 and the descent was about 5.9km.

This was how that beautiful meeting was.

7.4.13

Soğuk Şikago'dan Serin İstanbul'a / From Cold Chicago to Cool İstanbul














Görece kısa hayatımızda görece uzun bir macera yaşadık. Bazıları için kabus bile sayılabilecek rüya gibi bir birbuçuk yıl. Sonunda başarıyla taçlanan çok çalışma, uykusuz geceler, gezip görmek, yeni dostlar, bol bol keyif...
Artık dünyanın hiçbir yerinde yabancı hissetmeyeceğimizin bilinciyle yuvamıza döndük.















We went through a relatively long adventure in our relatively short lives. A dream of one and a half years which would be a nightmare for some. A lot of study which has been crowned with success, sleepless nights, journeys, new friends, lots of joy. 
We got back home knowing that we will never feel like a stranger anywhere on earth.